ZÜMRÜT TAŞI

Nedense kendimi ona çok benzettim. İçinde sırları barındıran, kapıları açacak bir kilidi dahi olmayan, çaresiz… Gerçek duygularını yansıtmadan yaşayıp kendi yaralarına derman olmaya çalışırken başarısız…

Araştırması için gizemli mektuplar yardımıyla Japonya’ya giden Eylül, köklü bir geçmişe sahip ortakların arasında çalışmaya başlar. Karmaşık ilişkilerin içinde bazı gerçeklerle yüzleşip önemli kararlar vermek zorunda kalır.

Olaylar hızla akıp giderken Eylül için Japonya günleri, geçmişin ve bugünün bir girdabına dönüşüyor: Yok etmeye programlı bir hayat… Yeniden ama yepyeni bir aşk… Unutulmayan, acılardan filizlen yeni umutlar ve nihayet büyük hesaplaşma… Hepsi zihnimizde dört dönerken okur da her geçen sayfayla romanın içine daha çok çekiliyor.

İşin içine bir dostun casusluğu ve geçmişin hesaplaşması da eklenince roman, finaline doğru tam ortasında aşkın yer aldığı bir polisiye tadını alıyor.

Emine Büyükkol Köse’nin lezzetli kaleminden son yılların sıra dışı romanlarından biri…

あしたはあしたのかぜがふく.
Ashita wa ashita no kaze ga fuku.
“Yarın, yarının rüzgârı eser.”

Felaketlere rağmen ümidini kaybetme, gelecek için de cesaretini…